Bence uzak dur , kesinlikle uzman önemli bu işlerde.
Diş hekimi arkadaşım , ''Abi bu iş beni aşar ; sen uzmana git kafamız rahat olsun.'' demişti.

direkt olarak o ortamdan uzaklaş. uzak dur. eşimin 20'lik dişi için sürekli gittiğimiz dişçi bu beni aşar çene cerrahına gitmen gerek demişti ve ayrıca uyarıda bulundu. o bölgede o kadar çok sinir var ki bu dişi çekerken ufacık bir hatada bir daha o bölgeyi hissedemeyebilirsin demişti ve hiç düşünmeden çene cerrahına gittik. bu işler şakaya gelecek işler değil. Ben çekerim diyen adam oldu ki çekemedi ve sonucunda bahsettiğim gibi bir etki oluştu. sonra ne yapacaksın. keşke mi diyeceksin?

kesinlikle uzak dur, ben çok pişmanım. zamanına da parana da yazık.

Ortodontistlerin bile buyuk bir cogunlugu kasap seviyesinde.

Onlari bile deli gibi arastirmadan gitmemen gerekiyor.
Egitim sistemi belli, yeterli dersi veren herkes diplona alabiliyor.

arkadaşım ufak yerde ortodonti tedavisi yapan ama aslında ortodontist olmayan bir dişçiye yaptırdı bence hiç güzel olmadı. kendi de beğenmiyor ağzının tipi kaymış gibi. aman aman uzak dur.

eğer uzmanlığı yok ama ortodontiden doktora yapmışsa sıkıntı yok, yaptırabilirsiniz.
yok eğer hiç alakası yoksa uzak durunuz.

diş hekimliği ülkemizde tırt açıkcası. Onbinlerce hasta binlerce hekim gördüm, üniversitelerdeki eğitim içler acısı. Belki 3 üniversite ortalama hekim yetiştiriyor gerisi boş beleş. Normal hekim nerede kaç yıl eğitim almış, kaç literatürden haberdar, kaç olguyla ilgilenmiş? Doktora yapan (dus öncesi) mezun dr sıfatlı ortodontistlerden bile sadece bazıları iyi şartlarda (kesinlikle yurtdışı eğitim ve tecrübesidir bahsim) deneyim kazanıp bunu uygulayabiliyorlar. Ortodonti birçok tıp dalından dahi karmaşık ve emek gerektiren bir daldır. Belki diş hekimliğinin her dalı için bu sözleri söyleyebilirim ama ortodontide edinilmesi gereken bilgi miktarı diğer herhsngi bir alt daldaki x 100 dür. Hepsini geçtim bir iki hekim hariç ortodonti malzemelerini; sarf ve kalıcı olmak üzere hakkıyla muayenesinde bulunduran normal hekim olması imkansızdır. Bura forum olsaydı hekimler beni taşlardı ama ortodontik tedavilerin %70 den fazla geri dönüşlüdür. Paranızın gitmesi belki telafi edilir ama sıradan bir diş hekimine giderseniz tipiniz sonsuza kadar kayabilir, zamanınız da cabası.

Bu arada ortodontiden doktora yapmissa da guvenmeyin. Benim disci oyle mesela, kendisi birak ortodontiyi tornavida versen vida sikamaz.

12.000 km/yıl.

3 ocakta aldım. Şu anda 33400

30000

2500-3000 km.

Hafta sonlari keyif icin kullaniyorum, genelde sehir disinda gezmeye gidiyorum.

Is guc varken 5bini gormuyor, issizken 20binlere gidiyor.

20bin. yarısı şehir içi yarısı şehir dışı.

10 bin-15 bin arası

hergun marsa basarim. ortalama 25.000km

12bin km. Hafta içi kardeşim işe gidip geliyor, haftasonu ben geziyorum arabayla.

30000 Hergün ve haftasonu

Hafta içi hergün işe git-gel 10bin yıkda.
Daha da dizel araba almam:))

11 yaşında, bir kez şehir dışına çıktım. 89 bin km’de.

22.000, haftada 3-4 gun.

20.000

12 15 bin arası. kmnin çoğu şehirler arası.yaklaşık 4 bini şehiriçi.

10.000
8500 şehir dışı boş beleş gezmeler.

Şehirlerarası yolculuklara göre 30.000-40.000km arası değişiyor.

Her gün iş ev arası, hafta sonu sağa sola gitmeler derken günlük 80-100km ortalama.

15.000. eşim işe gidiyor, çocuğu kreşe bırakıyoruz ve haftasonuna geziyoruz.

işimle evim uzak.mesaiye gidiyorum. arada hafta sonu gezmesi ve yılda 4-5 kere uzun yol.
yılda 30.000

Sadece haftaiçi okula giderken 15 bin ben yapıyorum. Gerisi değişiyor iki araba olduğu için.

Her gün. 30.000 ila 35.000

Şehir içi ve dışı ortalama 20 bin km.

Motorum var ama özendim ben de yazayım.

10.000 km/yıl.

araba ne? kaç beygir? torku kaç vs vs

beklentiye bağlı. şehir içi kullanım içinse alınabilinir.

Yokuşlu bir şehir ise zulüm olur, 1.0 olmasının da yakıta avantajı olmaz.

1.0 araç yapıyolar, turboyla motorun gücünü yükseltiyolar. 116 ps olanlar falan varmış diye konuşuryordu arkadaşlar aralarında.

iyi de , 1.0 motorlu araç alan insan ekonomi için alır bunu.

ee senn 1.0 motorlu araba, sürekli turboyla ve yüksek devirle beslendiği için 1.5 zaman zaman 2.0 motorlu araç kadar yaktıktan sonra bunun ekonomisi nerede kaldı?

kaldı ki yüksek devir de turboya özellikle yaramaz pek.

Killerbee
Düşündüğün gibi değil. Evvela bu araçlar Avrupa pazarında emisyon vergisinden yırtmak için yapılan araçlar. Birinci amaç bu üretimde.

Ekonomik mi? Evet. Çünkü yeni nesil turbo araçların olayı bu. Basarsan yakar da gider de. Basmazsan da koklar.

Hiçbir düzgün çalışan modern araba yokuşta tıkanıp kalmaz. 3'te çıkamazsa 2'de çıkar dert değil. Eski arabaların, balatası bitmiş arabaların, silindirin biri bozulmuş, kompresyonu bitmiş arabaların cirit attığı ülkemizde bu araçlar hayli hayli gider merak etmeyin. Binin sürün zaten kararınızı verirsiniz.

Tek eksisi vardır bu arada. Ömrü az olur teorik olarak. Kanıtlanmış bir şey yok. Çünkü çevirdiği devir başına aldığı iş hacim dışında özdeş motordan daha azdır. Bu da daha çok yıpranma daha az iş demek. 300 bin yapan motor bloğu 275 bin yapar 250 bin yapar demek. Dediğim gibi teoride, özdeş motorlarda böyle. Bu nedenle gemiler dünyayı 40 kere dolaşabiliyor, tırlar milyon km yapabiliyor ama otomobiller yapamıyor.

gemi makinaları çok ağır bir bakım klavuzuna sahip, saati geldiği an hatta gelmeden aklına gelebelecek herşeyi değiştiriyoruz biz.

düşün abi koca gemi makinasının pistonunu değiştiriyoruz, laynerini değiştiriyoruz. enjektör, yakıt pompaları falan bunlar iş değil zaten, tabi bi enjektör en ufak gemide kolumdan uzun oluyor.

bu kadar ağır bakım altında gemilerin o kadar yol katetmesi bence normal. bir de özellikle aşırı sağlam yaparlar kaliteli markaları, man burmeister, mak gibi markalar çok iyidir. bunların arasında da tasarım farkları ortaya çıkar, yakın yol ya da continant çalışan ölçek olarka küçük gemiler, yüksek devirli makina kullanır 600-900 devir arası. uzak yol gemileri ve büyük makinalı gemiler düşük devirli makinalar kullanır 100 devir gibi. yüksek devirli makinalarda stroke mesafesi kısa olur ama düşük devirli makinalarda storke mesafesi bayağı bi uzun olur. bin tane detayı var yani.

ayrıca bir gemi türkiyeden yola açık denize çıktı, pitch atıyorum yüzde 80 e sabitlenir, dolayısıyla motor devri de sabitlenir, buradan norveçe 15 günde devir ve pitch değişmeden sabit tempoda gider.deniz durumuna göre isterse 12 mille gider, isterse 3 mille. yani güç sabittir hız değişken. bunda da pitch e müdahele edilmez, dolayısıyla motor devride yüzde 2 bilemedin 3 den fazla değişmez. devrin değişmesi için müdahale gerekir.bunun için de ya fırtına gibi bir hava olayının olması gerekir ya da çatışma gibi bişey olması. gemi makinasının sıcaklık değerleri de değişmez, sürekli aynı sıcaklıkta durur. çalışmıyorken 65 derecede pre heater vasıtasıyla sıcak tutulur, çalışıyorken makina modeline göre 85 88 derece arası. eğer 89 a çıkarsa alarm çalar ve gider müdahele edersin, cooler pompasını açarsın, yedek cooleri devreye alırsın gibi gibi. ayrıca gemi makinalarının yağ pompaları haricidir, sürekli sabit basınçla yağlanır, kullanılan yağ da sürekli seperatörde temizlenir, sump tanktaki yağ değerleri saat başı kontrol edilir,her hafta çok detaylı bir kit ile yağın vizikozitesi ve kimyasal durumu test edilir, bunun dışında layner üzerindeki valflerden de her hafta sıcaklık ve kompresyon değerleri ölçülür ona göre saati gelmemişse bile müdahale edilir veya valf ayarı yapılır.yani konular bence çok farklı.

arkadaşım sıfır audi a3 ya da a4 aldı geçensene 1000 motor muydu 1.1 miydi neydi, ps olaraka yüksek, çok feci yaktığını ve pişman olduğunu söyledi mesela.

1.0 turbo kullanıyorum 110 beygir ,200 tork. basınca gidiyor ama yakıtta gidiyor.(burada geniş ve düz bir yol var , canımın sıkkın olduğu bir sabah 5.30 gibi 195-200 hız yapmıştım)

basmazsan uzun yolda çok ekonomik gerçi o zamanda yol bitmiyor ama ben zaten hızlı kullanan biri değilimşehir içi 6.5 7 litre benzin yakıyor (klima sürekli açık- antalya). şehir dışı 4.2 gördüm bir kere ama yol bilgisayarı ne kadar güvenilir bilmem , hiç hesaplamadım da bir depo ne kadr gitti ne kadar gitmedi falan.

arkadaşta da yaris var 1 motor atmosferik benzinli. onla da 175 falan gördük.

ben pişman olmadım biraz beklentiyle alakalı bir şey sanırım.

Dediğim gibi özdeş motor farklı hacim dediğim şeydi. Velhasıl mantık olarak çok devir az iş=düşük km yüksek yıpranma demek ama bunun pratikte çooook büyük farklar yaratacağını düşünmüyorum.

1.0 motor bu kesin koklar mantığı doğru değil ayrıca. 1.0 63 beygir araç da var 110 beygir araç da var.

Ve elbette düşük hızda ekonomik kullanımda 1.0 turbo araçlar(downsized araçların tamamı) eski tip 1.6 1.4 atmosferiklere nazaran az yakacaktır. Gerek teknoloji, gerek ağırlık Bu yöne itiyor üreticileri.

Basarsan her araç yakar. Yakmıyorsa bastığında zaten gitmiyordur da mantık olarak.

1.0 dizel olmaz arkadaşım. 1.0 benzinlidir o bahsettiğin araç ama dizele bakarak artısı olur eksisi olmaz bu araçların. mesela dizeller pololarda içeri çok fazla ses alırken benzinlilerde arabanın çalıştığını bile duyamazsın sonra bunlar ufak araçlar olduğu için eğer çok fazla yüklü binmeyeceksen zaten dizelin torkuna da ihtiyacın olmaz.

bende 1.2 benzinlisi var ve hem yakıt hem çekiş olarak gayet mutluyum. en az 80 kilodan 5 kişi dik köy yoluna tırmandım gayet aldı yürüdü ki seninki 75 beygir ve daha yeni bi motor olacak.

profesyonel destek alınız. bende beyazlatıcı toz var ama kullanımı falan sıkıntılı. ben bile kullanmaya korkuyorum.

colgate pro relief beyazlatıcı kullanıyorum fena değil o.

tek çare-->opelesenes. (okunduğu gibi yazdım)

Dis hekimine gidip dis beyazlatma islemi yaptirmak ve dis tasi temizligi vs yaptirmak.

Diş doktoruna gidip tiş taşı temizliği ve bir kereye mahsus beyazlatma yapınız.

Ne kadar olursa o kadar beyazdır dişiniz, unutmayın dişler kemşktir ve kolay kolay bembeyaz olmazlar. Genetik yapınızda diş renginiz normalden daha sarı da olabilir.

Beyazlatacağım diye dişin anasını ağlatmayın.

Fırçaladığınızda rengi neyse odur. Düzenli fırçalayın,temizlettirin ama rengi sarıya yakınsa çok büyük değişim de yaşanmaz. Beyazlatmanın da aşındırma gibi riskleri var.

beyazlartici degil macunlar icin konusuyorum, mavi renkli ve/veya icinde partikul olan dis macunlari direkt sonuc veriyomus gibi gorunur. aslinda disilerinizi bi tabaka kapliyor o anda. yediginiz ictiginiz en ufak seyde tabaka kalkiyor ve eski haline donuyor. zamanla da dis asinmalarina neden oluyor.

dis hekimine gidin beyazlatma islemi icin. macun ve agiz calkalama suyu olarak da ne kullanmaniz gerektigini sorun.

Biraz pahalı ama
Crest whitestrips

boşver dişi abi diş etini kontrol ettir önce.
bence dişin rengi önemli değil görevini yapsın çürük çarık olmasın yeter. diş etimdeki kemikler erimiş ve müdahele edilmeseydi 14 15 dişini kaybedecek biri olarak yazıyorum bunu.

decathlon uygun oluyor bi göz at istersen.

3-4 giyimden sonra leş gibi kokmayacak ?
her spor yaptıktan sonra giysileri yıkarsan sorun olmaz

normal spor ayakkbı yeterli. çok para bayılma böyle şeylere

Adidas ve Nike’tan çok şaşmamak lazım. Maliyetli görünse de uzun ömürlü ve gerçekten kaliteli ikisi de.

Ben adidas'tan aldım. pahalı ama dayanıklı mallar üretiyor.

Nike. Sporda hyperdunk giyince karman çorman bi görüntü olmasın diye rafael nadal gibi nike’tan aldım tişört, eşofman, şort vs’yi. Decathlon ve puma’yla kombinliyorum.

nike , adidas , under armour.

pamuklu tisört favorim , her antrenmanda iki tişört değiştiririm zaten terden dolayı.

fitness için tabanı sert ayakkabı lazım yumuşak tabanlılar dize yük bindiriyor esnediğinden dolayı ağırlık çalışırken, o da under armour'da antrenman ayakkabısı olarak mevcut.

@bana her yer cehennem

hocam bazıları ne kadar yıkarsan yıka böyle tuhaf bi kokuya sahip oluyor. ondan öyle dedim :)

gidip asla mağazadan alma fena geçiriyorlar, sitelerden sürekli takip et indirimler oluyor onları yakalamaya çalış, geçen mesela 465 liralık ayakkabıyı 300 liraya aldım böyle.

150 den başlıyor 200, 300 e bile duydum. devlete yaptırmazdım ben olsam malum hijyen :/

Devlette yaptırmıştım bedavaya gayet iyiydi. Bakırköy ağız ve dişe gitmiştim.

Ben de devlette yaptırmıştım

150 tl normal evet.
devlet hastanesi de mantıklı ama 15 gün sıra olur en az. gece 23 gibi f5 yapmaya başla randevu sitesini =)

hep devlette ve hep farklı hastanelerde yaptırdım, hiçbir sıkıntı yaşamadım şimdiye kadar. hatta son yaptırmamdan sonra sigarayı da bıraktım. şuan (maşallah) bembeyazlar.

hangi renk hamile yastığı mı!

Hamile yastığı ilk kez duydum. Tutar bu iş bol şanslar.

Erkek ve kız çocuk için fark eder.
Kırmızı olsa iyi olurmuş.

hocam ne hamilesi, bu benim hayalimdeki yatış :(
(bkz: shut up and take my money)

Griyi seçtim ama beyaz seçeneği olsaydı muhtemelen beyazı seçerdim.

hedef kitlenize de bağlı.
fiyata ve o alım gücündeki kadın profiline vs bakmak lazım.
bana göre erkek ve kız çocğu için fark "etmememsi"; nötr bir renk olması daha iyi.
bir de kullanan çocuk değil anne olacak sonuçta.

başkan erkek tüccar gözüyle bana sorarsan pembe, mavi, gri, siyah (varsa) yürü çeşit iyidir. sattıkça satış rakamlarına göre renk - stok ayarlarsın zaten. başarılar.

araç varsa apart otel uygun olur marmaris için. günübirlik gider gelirsiniz selimiye'ye bozburun'a falan. turun. mu ne vardı ama bence bir numarası yok oranın yanlışlıkla oraya girmiştik biz =)

selimiye'ye giderken bal müzesi var uğrayın derim.

akyaka 2 gün yeter. zaten her yer apart. selimiyeye 2 gün fazla gibi. datçada bir gün hayıkbükü bir gün palamutbükü 1 gün merkez olur. bölgeler apart bölgesi zaten gidip rahatça bulunur. selimiye turunç akyaka hayıkbükü sessiz ama küçük koylar.

Datça Mesudiye tsira zephyros otel. Ay dolunaya yakamoz muazzam. ovabükü palamutbükü denize girersiniz

Havaş sadece merkezde var. Finike merkeze 110-120 km kadar uzak. Finike'den Antalya'ya bir önceki akşam mesela Kumluca Seyahat (son sefer 21:15'teymiş) ile gidip Antalya otogardan havaş ile havaalanına gidilebilir.

finike turu arayın hocam son seferine binin gece kaçtaysa.

antalya otogar'a geliyordu onlar değişmediyse. oradan 600 numaraya binerseniz yaklaşık 35 40dk sonra havalimanında olursunuz zaten. otogar'da havaş var mı bilmiyorum ama halk otobüsü iki bilet ücreti o da 5.20 tl'ydi zamlanmadıysa.

Doğu illerinde öğretmenlik kadar güzeli var mı? Kafan rahat mis gibi yaşar gidersin hiçbir yerde görmeyeceğin saygı ve hürmeti doğuda görürsün.

@bos gezenin boş ustası + 1

Tercümanlık yapıyorsunuz zaten, fırsatınız varken öğretmenliği de deneyip ilerisi için daha sağlıklı karar verebilirsiniz

@acemi katmanduya giderdim be :) şaka bir yana şuanki yıllık iznim 14 gün öğretmenken tatil faktörü cazip gibi haklısın.

şu an öğretmenliğin iki katı maaş alsanız da yine öğretmenlik cazip bence, sonuçta satın alamayacağınız zaman faktörü var.

tercumanlikta enteresan paralar kazananlari duydum/gordum. para ve nerde yasadigin onemliyse ozel sektorden devam ederdim. yok ben memur kafasindayim, sabit maasimi tatilimi alir, heryerde otururum diyorsan ogretmenlik.

öğretmenlikte çürürsün tercümanlıkta bilgilerin taze kalır.

Kariyer konusunda bir Tercümanlık bölümü öğrencisinin staj tecrübeleri ile ilgili yazdığı şu makaleyi okumanızı tavsiye ederim.
www.onattercume.com

Bankaya gidip alışverişe itiraz dilekçesi doldurabilirsin, genelde olumlu yönde dönüş oluyor

bu yapıldı zaten. itiraz dilekçesine yukarıda yazdığım şekilde yanıt vermiş banka.

3d secure ile onaylanmış alışverişi iade etmezler. 3D secure ile nasıl onaylandı?

onu merak ediyorum ben de zaten hocam.

telefonu ve hattı atsak mı önlem olarak?

Nasıl merak ediyorsunuz?
Size şifre gelmiş olması gerekiyor, bu şifrenin geldiğinden habersiz misiniz? Geldikten sonra hangi aksiyonları aldınız?
Telefonunuzda güvensiz bir uygulama mesajlarınızı okuyup çalabilir, baya baya sizi hedeflemek gerekir bunun için sanırım.

banka yokuşa yatar. wirecard'ın sitesinden form doldur. harcama tarafımdan yapılmadı diye belirt.

Bankadaki telefon numarasını teyit ettiniz mi?

evet, şifre gelmiş. şifrenin geldiğinden habersiz değiliz. geldikten sonra banka aranmış. soruyu tekrarlamak gerekirse, a kişinin cep telefonuna gelen şifreyi b kişisi kullanarak nasıl alışveriş yapabiliyor? bu noktayı merak ediyoruz.

uygulama işi aklıma geldi. şimdi baktım da öyle alakasız bir şey de göremedim pek.

birkaç ek bilgi daha. söz konusu kart daha önceden hiç kullanılmamış bir kart. kart numarası, son kullanma tarihi gibi gerekli bilgilerin nasıl bulunduğu da soru işareti. mobil uygulama ile girmeye çalışmışlar. mobil uygulama girişi için atılan şifreler de telefona gelmiş.

Demekki sim kart kopyalanmış

Hiç kullanılmamış bir kart ise, o kartı birisinin bulması gerekir ?!
Çevredeki kişilerden şüphelenilebilir bence.

bu da ilginç bir şey çünkü kartın zarfı, hamili tarafından açılmış.

güvenli bile yapsan - mal vs. almadigin icin
itiraz edersin - chargeback
onlar pos hizmeti verdikleri yere sorarlar siz bu adamdan bu parayı ne amacla aldınız
onlar da sana kargo ettiklerini gosteren bir evrak vs. gösteremezlerse parayı sikke sikke öderler ( küfür değil )
hey gidi hey
hızlı al dan para kurtardık biz böyle

@kingcyrax

hocam doğrudur da ilk yapılan itirazı banka (daha doğrusu anladığım kadarıyla bankanın çalıştığı, ne demekse, alternatif dağıtım kanalı şirketi) yukarıda dediğim gibi "alışverişler zaten güvenli ödeme hizmeti veren bir site üzerinden ve sms kullanılarak yapıldığı için geri ödeme yapmayız" diyerek başından savmış, talep devam ederse bireysel müşteri hakem heyetine başvurun demiş. zaten bahse konu olan alışverişte ortada kargolanacak bir ürün de yok.

wirecard'a ulaşmaya deneyeceğim. sanal pos sitesiymiş. ilk defa duydum. anladığım buradan kendilerine para aktarmışlar. bir de yazılı itiraz yapılmamış. yazılı olarak da itiraz edeceğim.

banka halkbank. telefonla yapılan itirazı "bileşim" diye bir şey(?) yanıtlamış. halkbank bağlı ortaklığı.

Tamamen sallıyorum. Android telefonlarda güvenlik açığı falan diyorlar ondan olmasın. Telefonunda casus program olabilir belki. Salladım gitti

başgan telefonu bırak
git şubeye
doldur chargeback formunu
işine bak
şifreleri değiştir
sim kart kopyalanmıs mı onu kontrol ettir

hattın kopyalanmasın ?
ya da ikiz kart mevzuları mı ne vardı firmanın birinde o da olabilir. bence oraya yüklen biraz.

Sim kartinizi kopyalamis olabilirler. Hatta nufus cuzdani fotokopiniz birilerinde varsa operatore gidip ek kart olarak bile cikartmis olabilirler. Ama bu ikincisi daha dusuk ihtimal.

Diger alternatif telefonunuza herhangi bir uygulamadan casus yazilim girmis olabilir. veya standart disi bir custom rom kullaniyorsaniz rom uzerinden casus yazilim yuklemis olabilirler. Bu yazilimlar size gelen sms'lerin icerigini okuyup arka planda bu korsanlara iletmis olabilir.

sizin yerinizde olsam diger tedbirlere ek olarak bu telefonda kayitli tum hesaplarimin (email vb.) sifrelerini degistirirdim.

@retorique, teşekkür ederim. oraya da başvuracağız, evet. banka da zaten talep devam ederse orayı işaret etmiş. e-devlet'ten itiraz başvurusu alıyorlarmış.

7 gün araç tahsisi normal işlem, sigortadan sigortaya fark edebilir ama büyük ihtimal ile size aracın parasını verirler. eski firmamda verdiğiniz örneklere göre daha az hasarlı iki şirket aracı perte çıkarılmıştı. araç değeri belirleme işinde falan epey zaman geçiyor, genelde düşük değer veriyorlar. itiraz edebiliyorsun ama sonuca etkisi nedir bilmiyorum.

Peki benim bu durumda işlemler daha hızlı olsun diye şöyle şöyle istiyorum falan deme hakkım var mı? Sıkıştırsam falan daha hızlı sonuç alınabilir mi? Şuan bu fiyat sigortaya ulaştı, 2 haftada biterse geri kalan her şey yarabbi şükür diyeceğim. ( toplam 22-23 gün olmuş oluyor )

aracın pertliği kesin gibi geldi bu durumda bana. zira belli bir onarılabilecek limitin üzerine çıkıyorsa direkt pert ediyorlar. araç tahsisi ise normal.

geçmiş olsun.

Geçmiş olsun , Allah beterinden saklasın.

Araç %100 pert olur o konuda sıkıntı yok. Eksper pert raporu verir sanırım. Ondan sonra kaskonuzdan ararlar sizi teklif sunarlar. Yanlış olmasın önce aracınızın hurdasını satıyorlar o ücret size yatıyor , sonra üstünü yatırıyorlar. 50 bin falan teklif ederler bence ilk etapda , emsal değerlerini gösterin anlaşmaya varırsınız sonra.

50 bin çok düşük değil mi? ayrıca arabayı sattıktan sınra ben toplam ücret tek seferde bana yatıyor sanıyordum, ayrı ayrı olarak mı gelicek yani.

Ben yıllardır yıkıyorum, yıkanır ama zamanla çatlamalar olacaktır ayakkabıda. Aşağı yukarı 1 yıl kullanım ömrünü azaltıyor makinede yıkamak. 30 derecede yıkayacaksın; aksi halde daralma ve yamulma olur ve ayağını rahatsız eder.

bir çay tabağı şampuan.
bulaşık süngerinin yumuşak tarafı.
biraz su.

bunlarla yıka bence sonuç daha güzel oluyor.

Ben de 15 dakikalık kısa programda yıkayıp sıktırmadan gölgede uzun sürede kurutuyorum ama eninde sonunda çatlamalar, tabanda ayrılmalar oluyor. Tabii ayakkabının ekonomik ömrünü dusununce bu dert değil. Yine de kaliteli, pahalı ayakkabılarınızı yıkamayın bence. Sadece silin.

Elde yıkama programında çalıştır. En az zararı o verir.

Valla ben ayakkabıları yıkıyorum. Bende hassas yünlü program ve az sarsan seçenek var. sıkkma da yaptırmıyorum. Sonra ya kalorifere az uzak mesafede ya da güneşte kuruttum.

% senelik ayakkabımın ön kısmındaki yapışkanda ayrılma oldu, ama yapıştırınca gayet iyi duruma geldi.

gayet normal. zor bir bolum.

allah başka dert vermesin :D abimin arkadaşı 7 senede bitirdi. benim tanıdığım biri şuan iü hukukta 8. senesinde.

canini sikma, herkes gibi olmak zorunda degilsin. hayatindan keyif almana bak. kac senede bitirdigin onemli degil.

özel üniversiteyi 3 senede bitirmek başarı olabilir, ama bitirmek için moron olmamanız yeterli bence çoğu için

Normal dostum bozma moralini.

Normal değil.

İyi bir öğrenci değil misiniz? Bu soruya siz cevap verin. Olabilir ki ek iş yapmışsınızdır. Hem çalışıp hem okumuşsunuzdur. Bu durumda motivasyonun bozulmasına gerek yok. Ama yatıp, yatıp 6 senede mezun olduysanız tembelsiniz demektir. Bu durmda da çalışmaya başlamak için motivasyonunuz olsun.

kendini kimseyle kıyaslama. faydasız.

ya oku işte yahu, bir etrafına bak millet senin yerinde olup 10 senede bitirmeye razı. ekşiden tanıdığım bir abim 36 yaşında avukat oldu, kaç senede bitirdi bilmiyorum tabi de başladı da avukatlığa. dert etme böyle şeyleri.

hocam çözümü pirinç. pirinç dehşet şekilde nem'i ve suyu emiyor. linkteki yönergeleri takip edin.

www.wikihow.com

koçtaş'ta nem alıcı bir ürün var poşette dağınık halde veya tek parça olarak satılıyor. akşamdan poşete koy pirince yatır yarın sabahtan da git mutlaka dediğim ürünü al.

ama laptop'ı malzemeye temas ettirmeyeceksin, bi poşete laptop'ı koyarsın altına dört köşeden eşit bi şeyler koy yükselt(pet şişe kapağı gibi.), sonra tüm malzemeyi tabana ser. poşeti kapatmana gerek yok 1-2 saate zaten o malzeme nemi çekip su olarak tabana bırakacaktır.

Yapılacak en kötü şeyi yapmışsın. Su çıksın diye sallamak nedir? Hele de batarya takılı ve aktif iken.

Büyük ihtimalle anakart yandı. Zaten kapanması demek bir yerde kısa devre olması demek.

Geçmiş olsun. Moralini bozmak istemem fakat kurtulması zor. Tamiri ise çok masraflı.

balkona güneşe koymuştum ben çalışmıştı daha sonra.
ancak en büyük lokman hekim çözümü pirinç +1 kesinlikle.

Hocam pirince koy 4-5 gün sakın çalıştırma.

Açmaya çalışmasaydınız keşke, şekersizse hemen twrs çevirip pili çıkarıp. 3-4 güm sonra açınca hiç sorunsuz çalışabiliyor ama siz elektrik yollamaya çalışmışsınız. Ama yine de insaflı birine açtırıp baktırın hallolur belki yine de.

Tahminen o ses kisa devre sesiydi. Su iletkendir di mi hocam, cevirip koymak varken sallamak neden

Ben biraz yanlış anlattım galiba.

Döküldüğünde bilgisayar acıktı, klavye çalışmadı. Ben bilgisayarı kapattım sadece klavyeyi silip, sonra açtım, bios ta yapılan bi değişiklik bilmem ne dedi kapandı. Sonra içindeki suyu akıttım dışarı, yan koydum ama bi daha su falan çıkmadı, fon makinesi tuttum biraz, yine bana mısın demedi. O ses de bilgisayar kapalıyken geldi zaten, pili falan da yoktu içinde. Galiba tek yol pirinç :(

Okuduğun yere bağlı. Kocaeli'de okurken giden çok vardı. Hatta gitmeyen bir tek ben vardım herhalde sınıfta. Şu anda Sakarya'da okuyorum. Orada da bayağı giden var. Hatta bizim kampüsteki cami çok az üniversitede vardır. Şöyle bir fotoğraf bırakayım.

www.netgaste.com

Bence tam tersine giden bayağı kişi var.

burada 16 30 arasi duzenli gunde 3 veya 5 vakit kilan yuzde 5-10'dur en fazla mesela. okullarda da bu oran en fazla 20 25tir. akp tabani genclerin bile yarisi kilmiyor.

0

Bizim okulda 5 kisiden biri gidiyor nerdeyse.

Boşver hocam kılan kılsın kılmayan kılmasın. Herkes kendinden sorumlu sonuçta.
Ben namaz kılmam mesela ama kamuda bir okulda öğretmenken tam tersini yaşadım bu işlerin. Namaz kılmadığım için dine karşı biri olarak algıladılar beni ki bu da bardağı taşırdı sonra istifa ettim zaten. o zaman ben kendimi müslüman diye tanımlardım dini olarak.

Yaşadığınız yere göre değişir diyeyim cevap olara. O dönem yaşadığım ilçede cuma namazı saatlerinde sokakta insan olmazdı mesela , ben caddede yürürken camilerin dışından çok keserlerdi beni.

bizim okulun camisi cuma günleri dolup taşıyor

Kredi kartı

Çoook eskiden kredi kartım yokken lisede falan bi iki kez mobil ödeme yapmistim bazi online oyunlar için ama büyük meblalar da değildi zaten

kredi kartı.

Kredi Kartı

oyun içi alışveriş hiç yapmadım. oyun satın alırken steam ve google play'i kullandım şimdiye kadar. onda da kredi kartımı kullanıyorum. online alışverişe kapalıdır normalde. bişey alacağım zaman internet bankacılığından girip açıp alıp tekrar kapatıyorum.

Ön ödemeli kartla alışveriş yapıyorum. Sadece Steam'den oyun almak için kullanıyorum.

bankamatik kartıyla yapıyorum ben, ön ödemeli oluyor sanırsam o da.

kredi kartı

Steam ve kredi kartı.

sülüs dediğin zaten bir tıklık iş hocam. sorun olmaz. sorun olursa bile askerlik şubesinden çözülür, son günlerin gez toz. hayırlı teskereler sağ salim git gel.

daha açıklanmadı martın ilk haftası açıklanacak bildiğim kadarıyla.

Araba van. 1. Köprüden geçemez. Vergisi yüksek hız limiti kamyonetlerle aynı seviyededir.
2005 modelinin anası ağlamıştır. Ben bunun 2007 olanını 2011-2014 arası kullandım o bile haşattı.

Ayrıca kesinlikle önden darbesi var.

Bunu araba değil eşşek niyetine kullanmışlar. Ön kaput çizgileri çok bozuk, farlar tampon filan değişmi. Doğru düzgün yaptırmamışlar bile. Kimbilir motoru şanzımanı ne durumda. Kesinlikle alınmaz.

Araba salmış kendisini artık bırakın öleyim diyor. Alma.

Hususi ruhsatta ise de geçemiyor mu köprüden

İşliyse geçer ama adam muayene yeni şubat 19a kadar geçerli demiş. Yani 1 yıl yani hala kamyonet.

Bir de km nasıl bu kadar düşük 2005 sonrası düşürülemiyordu?

Bahsettiğim fiestada bana da çakmışlardı km düşürülmüş aracı. Hala yapılıyor.

Bu araç alınmaz, galericidense hiç alınmaz.

Sağ eskimiş sol kazadan sonra yenilenmiş, renk farkı bu yüzden. Diğer sorular cevaplanmış ben km konusuna değineyim.

KM düşürelimiyor diye bir şey yok, servise gidip de kayıt altına alınmazsanız, muayeneye gitmeden önce de km düşürürseniz düşük km ile muayenede kayıt olursunuz.

sağ farda katarakt var. lens değişimi yapılarak çözülür.

Farın rengi farklı değil aslında. Ampül değişimini yanlış yapmışlar, yerine tam oturtamamışlar. Dolayısıyla far içindeki yansıtıcı plastiğe temas eden ampül plastiği eritmiş ve far içinde is oluşmasına neden olmuş. Çözümü çok kolaydır bu renk farklılığının.

Km düşürülmüş bence. Döşemeler çok fazla yıpranmış, o km'de bu derece yıpranma olmaz genelde. Bu arada, o fiyat aralığında alınabilecek en iyi arabalardandır. Malum artık şahin doğan o paralara satılıyor.

Daha temizini, sahibinden olmasi kaydıyla bulabilirseniz bence alınır. Ama ilandaki aracı almazdım. Bu aracı hususi amaçla alıp kullanan çok insan var, o şekilde kullanılmış temiz bir alternatif bulabilirsiniz.

The Shape of Water (2017)

www.imdb.com

Bilek Kesenler: Bir Aşk Hikayesi
Whiplash
The Grand Budepest Hotel
Pardon
Kolpaçino 1
Tesis
The Best Offer
Üç Renk Üçlemesi

Şahane Hayat

her şey çok güzel olacak

@mayday, inşallah :P

komedi: annie hall,when harry met sally

onun dışında

sevmek zamanı
muhsin bey
midnight in paris

komedi ağırlıklı olsun ya, biraz uzaklaşmam lazım. en ufak drama tahammülüm kalmadı.

tangled

Tschick

telefon kulübesi güzeldi.

Parlayan hançerler
Altın çiçeğin laneti

Benim evliliğe dair en büyük korkum belki de budur. Yenemedim, hâlâ korkuyorum.

benim korkum bundan ziyade sosyal haklarımın olmadığı, can güvenliğimin sağlanmadığı, tırt bir ülkede yaşamak. eşimin doğum izni alıp bebe doğduktan sonra rahat edebileceği, verdiğimiz vergilerin karşılığında bebe için destek alabileceğimiz, işsiz kaldığımda belli bir süreliğine beni idare edecek bir devletin olduğu bir ülkede yaşamak en büyük isteğim, bunu yapamamak en büyük kaygım. yaşım 23 olduğu için önümüzdeki 5-6 sene bunun derdini çekeceğim açıkçası, bunu gerçekleştirip kendimi sağlama almaya çalışacağım.

olur da türkiye'de sıkışıp kalır ve çocuk yapmak gibi fantastik bir işe girişecek olursam, o zaman bundan gerçekten korkarım elbette. babamla aram pek iyi değildir mesela ama bana sağladığı yaşamın kıymetini yeni yeni anlıyorum. kendi paranı kazanmak zorunda olmanın ne demek olduğunu, "para ver kankito" dediğinde bir kez bile "yok amk" demeyip seni besleyen birinin olmasını... "baba" olacaksam eğer her şeyden önce iyi bir eş ve iyi bir baba olmaya önem veririm, haliyle sanırım en büyük kaygım bu olur.

ben şu gün cebimde 50 lira kalsa öğrenci halimle kafayı yiyorum, dünyaya sadece ben ve eşim istedi diye gelmiş bir bebeye istediklerini sağlayamamak cidden delirtir beni. "istediklerini sağlayamamak"tan kastım gelişimi ve sağlıklı yaşaması için gereken şeyler elbette, yoksa çocuğa akülü arabanın en kralını alayım, her şeyin en güzeli onda olsun demiyorum. olmasın zaten, paramız olsa bile.

hayır öyle bir korkum yok. aile kurmadan önce tabii ki işsizliği de göze almak, gerekirse sırf bu günler için birikim yapmak gerekli. ya da böyle bir güvence ya da birikim sahibi olmadan evlenmemeli. evlilik bu yüzden öyle "hadi evlenelim" diye girişilen bir şey olmamalı fikrini savunuyorum.

kaldı ki çalışmayan bir kadınla evlenmeyeceğim için benim işsiz kalmam ailenin aç kalacağı anlamına gelmez.

Hayır korkmuyorum

nasıl korkmadığınızı merak ettim doğrusu. evin ihtiyaçlarını karşılayamadığınızda iç dünyanızda bir savaş vermeyecek misiniz?

Fakirler: her cocugun rizki vardir okula gitmese de olur kizlar zaten insan degildir yas 24 booo

Zenginler: paramiz yetmezse 2 cocuk bile fazla mahalle mektebine degil guzel egitim alacagi okula gidecek yabanci dil egitimi de var bu nedenle cocuk sahibi olmayi 2 yil erteleyebiliriz yas 28

Korkuyom. Bu yuzden evlenmemcocuk yapmam. 27.

eşimin de mutlaka çalışan bir kadın olmasını istediğim için endişem bir nebze az olur diye düşünüyorum. iş ararken çocuğa bakarım, o da çalışır

bu soruyu kendine soruyorsan senden baba olur.aile sorumluluğun varsa zaten yeri gelince ister istemez,her işi yaparsın.korku bu yüzden var.

Hayir. Her turlu is bulurum. Yeteneklerim var.

çifterden biri para kazanamıyorsa diğeri kazanabilir.

bazen.. bu yüzden birikim yapıyorum elimden geldiğince.

Sırf bu sebepten evlenmedim. yaş 34.

Hayır. Maddi kaygılardan çok ülkenin ve dünyanın geleceği ile ilgili kaygılarım var.

Ailemin geçimini sürdürebilecek konuma gelene kadar baba olmayacağım? Baba olmak öyle birden olan bir şey mi? Planlı olabilirsin yani.

soru sanki tam anlaşılmamış gibi. her şey iyi giderken baba oldunuz, sonra bir anda ortada kaldınız. yarın ne olacağınızın kesin garantisi var mı? yok. o zamanı düşünün diyorum işte. sanki evlenir evlenmez baba olmaktan bahsediyorum gibi algılanmasın.

baba olmayı da es geçtim. evlendin ve günün birinde işsiz kalıp evini geçindirememek olarak düşünün. illa baba olmaya gerek yok.

gayet basit; eşim çalışıyor ve ben arabayı satsam bana bir yıl yeter.

ille öyle fiyakalı işler yapmak zorunda değilim ki, her türlü evimi geçindirecek kadar para kazanırım galiba. yani umarım, ama kesin değil tabi.

malesef evet. tek çekincem bu

Yakın zamanda evlilik düşünmesem de evlilikle ilgili düşündüğümde bu gibi senaryolar aklımdan geçiyor ve hafif ürperiyorum.

Mühendisim, özel sektörde çalışıyorum, mesleğimden dolayı değil de ülkeden dolayı önümü pek göremiyorum.

Bugün işten çıksam en fazla birkaç aya iş bulurum diyorum, o süreci atlatacak kadar birikimi de kenarda tutuyorum ancaaak hayatımda bir eş varken, bir de çocuk varken bu rahatlıkta olamayacağımı da biliyorum. Evet çalışan biriyle evleneceğim, belki onun da bir birikimi olacak ama çocuk bence çok çok farklı bir olay, eve bereket getirir kafasıyla hareket edilemeyecek kadar büyük bir sorumluluk yatıyor orada.

iyi fiyat.

arabanı babandan alsan bile ekspertize götür hocam.

en temizi kafaya bir adet kurşun ile bence.

fekat!

yüksek katlı bir bina ya da köprüden atlayıp inene kadar son pişmanlığı yaşamak istiyorum. hatta şöyle çooooook yüksek bir binadan atlayıp düşünmek için bolca vaktim olsun istiyorum.

edit: yaşlılığımı hiç hayal edemiyorum. hep derim, bir gün öleceğim ve bu bir kaza olmayacak diye.

Sevgilime yan baktin kavgasinda.

Yaslanmadan ölmek isterim sadece. 50'ler ideal bence.

çocukluğumdan beri savaşta öleceğimi düşünürüm, böyle garip ve rahatsız edici bir his var. bu tamamen benim manyak olmamdan da kaynaklanıyor olabilir tabii ama sanki ağzımda rambo bıçağıyla cephedeyken çotank diye alnımın çatına mermi yiyecekmişim gibi hissediyorum. anında ölmeyeceğim ama. son anlarımda öleceğimi bileceğim gibi. böyle bir senaryo var kafamda. böyle ölmeyi istiyor muyum? bilmiyorum.

ben sanırım pişmanlık duymayacağım bir şekilde ölmek isterdim. "güzel bir hayat yaşadım" diyebilerek, çok ani olmadan, öleceğim için üzülmeyerek. bir de önlenebilir bir ölüm olmasın. hani gerizekalılığım yüzünden ölmeyeyim mesela, sevenler "kafası çalışsaydı ölmezdi" diyemesinler, "keşke öyle olmasaydı, o zaman kurtulabilirdi" diyecekleri bir şey olmasın ellerinde. "e ölmeyip napcaktı daha amk" desinler, ölmemin normal karşılanacağı bir durumda ve güzel bir hayat yaşamış olarak öleyim.

bu durumda galiba klasik ölüm döşeğinde huzurla ölme şeysi ağır basıyor. güzel olurdu ya. rammstein falan açardım. ergenliğimi, gençliğimi düşünürdüm. öyle sakin sakin ölürdüm. mis.

Yaşlanmadan, acı çekmeden.

Uyurken güzel olurdu ama içimde bok yoluna gideceğim gibi bir his var.

Uyurken fark etmeden.

Ben doksanımı göreceğimi düşünüyorum. (öyle düşünmek işime geliyor:)
80-85'e kadar aktif olarak geçirip kalanını da ihtiyarlığın tadını çıkararak yaşama düşüncesindeyim. Zihnimdeki ihtiyarlık görüntüsü şöyle: Tercihen evimin önündeki verandada sallanan sandalyede dizlerimde yün şal olduğu halde oturuyorum, hava serin ama güneş var, sabah çiğ olmuş, çiçeklerimin üzerindeki çiğ damlaları güneşin ışığıyla muhteşem renklere bürünüyorlar, ben ve köpeğim birbirimize bakıp gülümsüyoruz.

"Eh artık ben ölem" dediğim zaman da artık yapmak istediğim bişi kalmamaış olacağı için akışına bırakırım.
Tek çekincem birilerine muhtaç olma düşüncesi. O şekil bişi başıma gelirse ve iyileşmem, kendime yetme durumum söz konusu değilse muhtemelen sevdiğim şeyleri hiç durmamacasına yeme gibi bişeler ayarlarım.
O yaşa kadar yaşamışsam çocuklar da artık büyüdükleri için kadavra başvurumu yapmış olurum. Gerçi 2050 lerden sonra belki kadavraya da gerek kalmaz, öğrenciler sanal veya yazıcı çıktısı organ ve bedenlerde pratik yapıyor olabilirler. Öyle olursa da toprakla buluşuruz :)

Ben soğuktan donarak ölmekte isteyebilirim. Ama tabi hiç acı yaşamayım korku da çok dozajında olsun. Ardimdan çok feci dramlar dönsün. Kibritçi kiz gibi.

Overdose.
40'ların başı olabilir.

son zamanlarda düşündüğüm iç savaş gibi bir sokak çatışmasında siniper la tek atış..

"100 Days of Happiness" diye bir roman var. Onda da hastalığından öleceğini öğrenen bir adam, 100 gün sonrasına bir başka ülkede (neresi olduğunu hatırlamıyorum) bir hastaneden randevu alarak assisted suicide ile ölmeye karar veriyor. Yeterince yaşadığımı ve ileride elden ayaktan düşeceğimi hissettiğim zaman o şekilde ölebilmek isterdim. Vedalaşarak, işlerimi hallederek, sürpriz faktörü olmadan, acı olmadan vs.

öncelikle ölmek istemiyorum.
ben yokken üretilmiş nadide sanat eserlerini, cevapları bulunmamış bilimsel problemleri ve insanların barış içinde huzurla yaşayabildiği günleri görebilmek isterdim. yine de eğer ölürsem çalışma masamda çalışırken, ney'imi üflerken ya da sevdiğim kadının yanında son nefesimi vermek isterdim.

fark etmez, çok bekletmesin yeterli.

overdose en temizi gibi düşünüyorum. bizimkiler öldüğünde kaç yaşındaysam o civarlar oluru var.

had bildirmeye calismak ve baskalarinin isine burnunu sokmak ata sporlarimizdan oldugu icin cok da sey yapmamak icin.

iş putlaştırma ise maşşallah kimse bunların eline su dökemez daha 15 yıllık adama götünün kılıyık, istesin kocamı boşar ona varırım diyenler kalkıp Atatürkü putlaştırmayın diyor ya, hakikaten trajik bir olay. bir de bunlar müslümanız diyorlar aynı zamanda. Ben öyle Atam Atam sen kalk ben yatam kafasında yada fazla dindar bir insanda değilimdir ama fikirlere saygı gösterilmesi yada gösterilmiyorsa bile bana lan git istersen hamam böceğine tap kafasında bir insanım. kimse kimsenin doğruları ile yaşamak zorunda değil bunu dikte ettiryorlarsa yada öyle bir çaba var ise götlerini kes tepkini koy ne şekilde olursa olsun tepki koymak çok önemli sonra azıtıyorlar işte böyle.

putlaştırmanın en alasını siz yapıyorsunuz, bunu 15 yıldır çok güzel görüyoruz deyince susuyorlar.

ben bıktım artık bu adamlara laf anlatmaya çalışmaktan. Nisandan beri ne doğru düzgün haber okuyorum, ne gündemi takip ediyorum. Ne haliniz varsa görün moduna geçtim.

Ortaokulda bir lavuk gelmişti yanımıza. Okulda falan saygı duruşunda durmayın dedi. sanane amk dedik adam dondu kaldı.

Bu zihniyetteki öğretmenlerde mevcut okullarda asıl kötü olan o.

Hickimse Ataturk'un mezarina gidip de "bana koca bulun" "zengin olmak istiyorum" gibi adaklarda bulunmaz. Mezar mezar gezip adak adayan kisiler Ataturk'e put diyorlar, kendilerine baksinlar. Ama zaten bunu anlayabilecek zekalari olsaydi Ataturk'u de severlerdi.

Kendilerinin anladığı şekil bu olduğu için biz de öyle yapıyoruz sanıyorlar. Haa yapan da varsa sanane amk ama bu biraz da atatürkten korkma şekilleri,
sevmeyin demek yemediği için bu putlastirma işini söyleyip duruyorlar işte.

Ay gelmez mi? Annemi aradılar yanımda oğlum da vardı. Elinden telefonu zorla aldım kadın yollayacaktı bütün birikimini bunlara.

En son karşıdaki herif bana çok pis küfür etti ben de ona g.t dedim. İlk defa o gün oğlumun yanında küfür ettim. "ehühühheeüeühe annem g.t dediii, g.t dedii diyip durmuştu tüm gün. :)

geldi. iş yeri sabit hattından aradılar. şirket olduğunu anlayınca kem küm edip kapattılar.

5 6 sene önce dolandırıcılar rahmetli babamı aramışlardı. ''hesabınızdan pkk'ya para gönderilmiş haberiniz var mı?'' demişler. Arkada telsiz sesi falan. Babamda var demiş adamlar kapatmış telefonu.

Dikkat edin ailenizi sürekli uyarın bir anlık boşluklarına gelmesinler. Arkadaşımın annesi bankadan para çekerken gişe memurunun dikkatini çekiyor falan o da öyle kurtulmuştu, haberlere falan çıkmıştı hatta.

2-3 defa geldi.

ilkinde hebele hübele sağlık hizmetlerinden arıyoruz. geçen yıl telefonda yapmış olduğunuz vip sağlık hizmetinin ücretsiz kısmı sona erdi taahhütü bozarsanız 550 tl devam etmek isterseniz sadece 200 tl karşılığı devam edebilirsiniz. ses kayıtlarınız mevcut ama mahkeme kanalıyla alabilirsiniz felan dedi. 2 ya da 3 defa aradı namussuzlar. yemedim şükür. ama insan bi an "lan yaptım mı acaba böyle birşey " oluyor

diğerinde de xxx bankası bireysel müşteri hizmetlerinden arıyoruz. kredi kartınızda şüpheli işlem görünüyor rusya üzerinden bir oyun sitesinden işlem yapılmış bunu siz mi yaptınız dediler. hayır dedim. tamam hemen iptal edelim deyip kart bilgilerini almaya çalıştılar. yemedim şükür. çünkü geri zekalılar 500 tl limiti olan kart için 500 dolar çekilmiş dediler.

mümkün mertebe bankadan arıyorlar ise ve böyle önemli bir konu ise kapatın ben sizi arayım diyorum. dikkatli olmakta fayda var.

500

500-600.

Küçük yerlerde daha pahalı olur bence.

tabii ki borçlarımı ödüyorum hemen.

ailem ve kendilerine destek olacağım insanlar var, hemen onlara ulaştırıyorum üç beş, acilinden. gerisi sonra yapılmak üzere.

doktorluk mevzular var. gözdü, dişti, onlara girişiyorum.

ev alıyorum. bu ödemeler vs de hallolduktan sonra bana göre çok iyi iş fikirlerim var, onları hayata geçiriyorum.

yürüyorum ondan sonra, koşar adım... hayaller sınırsız.

yalnız bu aşk meşk konusunda takılıp kalıyorum. bir onu çözemiyorum hayallerde. o da kendiliğinden çözülür herhalde.

(bir gün dershanede çalışırken bu konu "hangi arabayı alırız?" diye geçti. ben, "öyle lüks bir araba almam opel astra bana yeter" dedim. sınıfta yürürken dedim bunu. bir çocuğun "bence siz ayağınıza iyi bir ayakkabı alın" dediğini duydum. ki haklıydı... ondan sonra vazgeçtim zaten öğretmenlikten. başka rahatsız eden şeyler de vardı.)

şimdi düşündüm de yapacak hiçbir şeyim yok. geri dönecek bir köyüm bile yok.

dönebileceğim tek yer işten sonra Kadıköy.

gezerim de gezerim, yanıma sevdiklerimi de alır gezerim. 3-5 hesap yapmadan gittiğim şehirlerde en lüks restoranlarda en leziz yemekler, helikopterler turları, her türlü eğlenceli aktivite ohh ne güzel olurdu zengin olsam.

Ne kadar zengin? Milyoner? Yüz milyoner? Milyarder?

Dolar bazında konuşuyorum:

Eğer 1-2 milyonum olursa hayatım çok çok değişmez. Daha iyi bir müstakil evim olur. Volvo'ya binerim. İstediğim saati, kalemi alırım çok abartı fiyatları olmadıkça. Sırf keyif için doktoraya devam ederim; dilediğim konuda araştırma yaparım vs. Business class uçarım. :/ Canım sıkıldıkça tatile çıkarım. Haftada bir eve temizlikçi alırım. :/ Ha bir de bir daha evde hayatta yemek yapmam.

On milyon - 20 milyon arasında yukarıdakilerden pek farkı olmaz. Belki arada özel jet kiralayıp uçarım gideceğim yere falan. Kalem koloksiyonum olur. NYC'ye taşınmış olurum. Finlandiya'da mutlaka bir evim olur. Ev(ler)e her gün gelip ev işlerini halledecek biri olur büyük ihtimalle.

100 milyon ve üstünde her yere özel jetle uçarım. Kendime ait bir sanat galerim olur satın aldığım eserlerden oluşan (genellikle Rönesans dönemi eserleri olur). Hala Volvo'ya binerim ve hala aynı evde otururum. Belki arada sevdiğim müzisyenleri istediğim bir barda sırf bana ve çevremdekilere çalmaları için çağırırım falan.

Milyarder olursam büyük ihtimalle koruma ekibim, malikanem ve güvenliği, altımda çalışan avukatım, özel uçağım, asistanlarım falan filan olur. Zira milyardersen kendini ne kadar gizlemeye çaışırsan çalış mutlaka ortaya çıkarılırsın.

...Düşünmek güzeldi. Şimdi Amazon'a gideyim de Kindle'a kitap indirip kendimi şımartayım. :/

paranın hepsini karı kızla yer sonra eski halime dönerdim sanırım.

Çok işim var. Dernek vakıf kurucam, onlara akar bağlayacam,bazı projelerim var onları gerçekleştircem.

Bir daha calismamak. Daha buyuk luks mu var? Zaman sinirli, para sorunu da yoksa, keyfini surmek lazim.

çalışmamak +1

benim için zenginlik gününün ne kadarını mesaiye harcadığınla ilgili. aylık 10-20bin gelir getirecek gayrimenkulüm olsa hiç çalışmam mesela, bekarken çok rahat yeter bana bu para, gezerim de gezerim. evleniceksem çalışan bir eş bulurum, gelir artar, o zaman da yaşarız güzel güzel.

Zenginliğin miktarına bağlı. Eğer dolar milyarderiysem türkiye ve dünya siyasetine ve toplumuna yön veririm.

Ama asıl yapacağım iş bi megayat alıp bol miktarda kokain ve süpermodel eşliğinde ölene kadar bi daha kıyafet bile giymeden takılmak.

Gezerim herhalde her yeri

Çalışmamak +1

Parayı düzgün bir sepet yapıp yatırıma koyarım ve çalıştığım zamanı hobilerime, kendimi geliştirmeye ve gezmeye ayırırım.

35-40 metrelik güzel bir yelkenli alıp dünya turuna çıkmayı düşünüyorum.

bir sürü daire alıp kira yiycem.

Monsterın ya da alienware'ın en pahalı blgisayarını alıcam ve mayın tarlası oynucam üstünde.

zengin olmama değecek zenginlik fantazilerim olmadığından zengin de olmuyorum :) ama kazayla zengin olsam büyük bir çiftlik kediler köpekler havuz ve fiber internet isterdim. bir de 1-2 ay dünyayı gezerdim. ama erken sıkılıp geri dönme ihtimalim var.

2012 renault clio 1.5 dci

Gezmek. Ne kadar zengin olursam o kadar lüks gezerim.

En büyük hayalim ve bunun için de zengin ol ayı beklemeden şimdiden para biriktiriyorum Nesin vakfına benzer bir vakıf kuracağım yardıma muhtaç, kalbi kırık ne kadar çocuk varsa etrafına toplayıp onlarla yaşayıp öleceğim.

İşi bırakmak. Zengin olsam sittin sene çalışmazdım hiç de canım sıkılmazdı. Kendimi gezmeye tozmaya verirdim. Seyahat etmek istediğim pek çok ülke var, vaktimi oraları gezerek geçirirdim.

gelecek gördüğüm startupları fonlarım.

(bkz: en büyük hayali iskender yemek olan adam)

Bol bol yatmak.

insanlardan kaçıp 2 koyun 2 keçi 10 tavuk 2 köpek alırdım
insanlarla konuşmazdım ;)

@çınarım

bunu iki üç bin liraya yapabilirsin. zengin olmana gerek yok?

daha çok zengin olmayı.

Ayda hiç çalışmadan 5000 euro kazansam bir daha hiç çalışmam :))

soru buysa cevabım evet.

evet.

Olmaz mı hiç

Kesin geçeceğim mülakatı geçemediğim ve hayal kırıklığı yaşadığım da oldu,
"Ben istemezsen bitmez" dediğim ve benim de bitmesini istemediğim ilişkimin absürt biçimde bitmesiyle hayal kırıklığı yaşadığım da oldu. Ki kendisi ruh ikizi denen şeye inandırmıştı beni.
Çok yakın arkadaşlarımdan birinin bana ve çevremizdeki insanlara çok buyum yalan söylediğini anladığım ve yine kendime inanmayıp teyit ettirdiğim an da hayal kırıklığı yaşadım. Sonra o insanın inkâr edip, kayıtlara baktırdığımı söylediğimde ise bunu yaptım diye ağza alınmayacak laflarını duyduğumda da yaşadım.

Üniversite bittikten sonra hayatımda bir sürü yaşamışım şimdi bakıyorum da.

Oldu.

1.5-2 yıl önce f1 ile ilgili bir doktora pozisyonuna başvurmuştum irlanda'da. ab vatandaşı değilim diye başvurumu değerlendirememişlerdi bile. o çok koymuştu en son. iyi ki koymuş gerçi şimdi düşününce.

nefes alıyo musunuz gibi bi soru olmamış mı yav, kimin hayal kırıklığı yok allaşkına.

Çok.
Sonrasında kalpsiz oldum sanırım böyle daha güzel.

olmaz mı? çoook.

bak şu söz çok güzel: "herkesin bir derdi var. kiminin elması küçük, kiminin ekmeği yok."

e olmayan var mıdır ki? herkesin kesin olmuştur

Soru mu bu şimdi? Hayatında hiç hayal kırıklığına uğramayan insan var mıdır acaba.

Kasko

tes tusla kapatiyorum. bi de otoparkta duruyor.

koltuklarda canta vs.. birakmiyorum.

Değerli bir şey bırakmıyorum, gerisi kaskonun işi.

Genel olarak guvenli bir sehrin guvenli bir muhitindeyim ve arac da kapali otoparkta.

otoparking

bağdat caddesinde otururken 1 gece garaj dolduğu için arabamı dışarı park etmiştim, tüm airbag'ler kapı kollarına kadar herşey çalınmıştı.

Tek tuşla kapatıp Allah'a havale ediyorum ben.

Araç içinde çanta, valiz vb. eşya bırakmamaya özen gösteririm, bagaja atarım. Onun harici tedbir sınıfına girecek bir harekette bulunmadım şimdiye dek.

İçinde değerli bir eşya bırakmıyorum, zaten ucuz ve tercih edilmeyen bir aracım var, şimdiye dek birşey olmadı. Eskiden kapalı kasa dandik bir minibüsünüz vardı ayda bir kere calinirdi, çalıp hırsızlık yaptıkları malları içine dolduruyorlarmış, polisler öyle söylemişti.

ambulans'ın geçiş üstünlüğü olduğundan, diğer araç (yeşilde geçen) "geçiş üstünlüğü" kurallarına riayet etmediğinden suçludur. geçiş üstünlüğü kullanan araçların halkın can ve mal güvenliğini tehlikeye atmamak şeklinde bir kurala tabiler. muhtemelen bu noktada trafik bilirkişisinin takdirine kalacaktır.

helenart +1
geçiş üstünlüğü cips'di. cankurtaran , itfaiye , polis , sivil savunma.

Bi kere ambulanslar için aslında böyle bi kanuni düzenleme olmadığını duymuştum.

Aga benim bildiğim şu, belediye otobüsleri arkadan sana vurmadığı sürece hatalı %100 sensin. Belediye otobüsünde bu varsa ambulansta kesin vardır

1- nereden?
2- hangi firma?

@ketcapli
Editledim. Firma farketmiyor benim icin, 1 saatlik ucus.

Normalde kışın tek yön 60-70 liraya bulunuyor Pegasus'ta sürekli. Ancak yaz dönemi, hele şu sıralar fiyatlar pahalı. Geçen hafta 2-3 hafta sonrasına baktığımda gidiş-dönüş 300 lira civarıydı. Yakın tarihse şu dönem için normal, ileri tarihse pahalı. Her türlü pahalı aslında da neyse.

15-16 temmuza baktim. Normal o zaman.

sabiha gökçen alerjiniz yoksa pahalı.
ben aynı tarihlere sizin için 300 liraya buldum skyscanner.com'dan.

prntscr.com

Saatleri uymaz o biletlerin:) Ben Cuma aksam veya cumartesi sabah gidis, pazar aksam donus seklinde baktim:)

Flexible degilseniz fiyat her zaman normalden pahali olur.

Ben yazin 3-4 gun onceden aldigim biletlerde bile hic gidis donus 180 tlden fazla vermedim.

Atlasjet e de bakabilirsiniz. Anadolujet e de. Ama cok spesifik zaman araliginiz var. hem haftasonu hem de hsonu kacamagi yapmak isteyeceklerin kullanacagi saatler zaten. Normal yiksek olmasi.

1.0 ecotsi dsg kullanıyorum az yakıyor çok kaçıyor hocam =) arabadan anladığım bu maalesef şimdilik.

600 km kadar 2017 clio kullandım. Hiçbir şekilde memnun kalmadım. İspanyolu tercih ederdim eğer ikisinden birini alacaksam.

şimdi birbirine alakasız tercihlerde bulunuyorsun araçlar aynı sınıf olsa da. birisi benzinli (seat) ve birisi dizel (renault). çok yol gidiyorsan kesinlikle şahane dizel motorlarıyla bilinen clio 4 almalısın. ama ben öylesine gezerim mantığındaysan ibiza tercih etmelisin. clio 4 motoru sayesinde ikinci elde pıt diye elden çıkarıla da bilir.

benim ihtiyacımı clio görürdü şahsen. edc şanzımana sahip olması (ki getrag üretimi, volvo'larda da bulunan bir alettir) seat'ın dsg'sinden daha avantajlı kılıyor aleti.

1- motor. kesinlikle reno motoru. mersedes bile c serisinde bu motoru kullanıyor.
2- şanzıman. paran varsa kesinlikle dsg şanzıman. dsg şanzıman piyasadaki en iyi çift kavramalı şanzıman olup bozulmasıyla ve masrafıyla ünlüdür.
3- yakıt. şehir içinde iki motor da yakıt olarak üzmez sizi ama uzun yola çıktığınızda 1.0 motorla 120'yi geçmeyi düşünmeyin sakın. bende 1.2 motor var, 140dan sonra araba patlayacak gibi ses çıkarıyor. dizelin torkunu göz ardı etmeyin.

ben olsam clio derim, küçük motorun derdini çeken bilir çünkü.

Fluence'i de seçenekler arasına katmanı oneririm. kasası genistir, rahattır.

clio akar kesinlikle. otomatik olmasına rağmen yakıtı inanılmaz az.

Benim 3 günde geldi eve

2 ayda geldi benim. yer izmir

2ay

19 günde geldi benim.
Antalya.

4 mayısta başvurdum, 13 haziranda eve geldi. 1 ay 9 gün yani.

3 günde nasıl geldi ya? telefonuma onaylandı mesajı gelmesinden evime gelmesi sırf 3 günden fazla sürdü benim

edit: izmir

2.5 ay yer: manisa

ümraniye - 85 gün:)

Benim üç günde geldi, aynı gün başvuru yapmamıza rağmen eşimin 2 ay sürdü.
Yer: İstanbul.

Yeni doğanlar<Yeni evli kadınlar<Çocuk/genç<yetişkin kadın<yetişkin erkek

Sanırsam dağıtım ve basım bu sıra ile oluyor, erkekler için de 1,5 ayın altına kolay kolay düşmüyor.

Ben aşık olunca herkese gülüyom. Aşık ol.

benim o.

ben genel olarak gülmeyi seviyorum. çok güzel bir şey. ortamda kendimi eğlendirebildiğim sürece gülüyorum. hayvanlarla konuşunca da mutlu oluyorum. çok güzel bir köpekle konuşup onu sevince sonrasında bir süre sırıtarak yaşıyorum.

mutluluk verecek ve bunu sık sık tekrarlayabileceğin bir şeyler bul. gülümsemeni sev. kahkahanın ne kadar yüksek olduğuna takılmadan gülmekten çekinme. insanların gülüşünün kısıtlanması kadar korkunç bir şey yok.

Var. İcten geliyor tabi ki. Yani kendim icin konusayım kendimi bildim bileli konusurken surekli gulumseyen bi insanım.

Hep gülüyorum. Özellikle yeni insanlarla tanışınca bir de o insanla enerjim tutmuşsa kendimi hep konuşurken gülerken buluyorum bir de sesli gülerim ben küçük kahkahalar falan. Bazen insanlar beni tuhaf buluyorlar mı diye düşünüyorum çünkü karşımdakini dinlerken bile tebessüm editoyorum. Bazen hatta durduruyorum kendimi ciddileşip öyle dinliyorum abartmıyım diye :)

var, benim. yataktan kalkarken bile neşeliyimdir. yemek yaparken, giyinirken, bulaşık yıkarken vs vs. içten gelen bişey olduğuna inanıyorum ben de. karşımdakine pozitif enerji vermeyi severima ma bazıları bu enerjiyi cidden sömürüyorlar öyle olunca o kişiden koşarak uzaklaşıyorum. şöyle de bi dezavantajı olduğunu görüyorum ben insnalar arasında hakkımda sürekli mutluymuşum derdim yokmuş gamsızmışım gibi algılanıyorum. o yüzden bişeye üzülüp bunu dad yüz ifademle hemen farkettirdiğim için noldu hasta mısın falan diyorlar kimse bişeye üzülebileceğim ihtimalini düşünmüyor bile. bi de artı olarak çok fazla hakkımda dedikodu yapıldığını biliyorum gülümsemek burda sebeplerden sadece biri.

Maalesef benim bu ama sonuçları kötü oluyor.
Nasılsa bunun yüzü yumuşak ya ezelim gitsin modunda oluyor insanlar. Ya da nasılsa yüzü gülüyor bir şey demez diyerek kendilerince kimseye yapamayacakları şakaları yapıyorlar. En azından yapıp yapıp çok ciddiye alıyorsun şakaydı diyorlar.
Alkol alırım sigara da kullanırım ama en kötü özelliğim gülmek , keşke değiştirme şansım olsa.

Kendim:)
Konusmaya baslayinca kendiliginden oluyor bilmiyorum:))

stavro + 1
İnsan görünce refleks olarak gülmeye başlıyorum zaten. Eğer ortam gergin değilse, derdim başımdan aşkım değilse ya da o insan önceden bana bir kötülük yapmamışsa, insan ya da canlı görünce 32 diş gülerek konuşuyorum.

cevaplayan gülen insanları takibe aldım :) gülen insan güzel insandır.

sonradan kazanılır. önyargısız ve pozitif olmak lazım.

sevince oluyor.

kesinlikle suratsız biri değilim ama komik bişey anlatırken bile gülmüyorum mal gibi anlatmıyorum ama karşımdaki kahkaha atarken ben tepki vermiyorum yani bilerek de yapmıyorum açıkçası ve bu durumun karşı tarafı daha da güldürdüğünü fark ettim ciddi bir şekilde komik bişeyler anlatmanın.

Kapıyı bile açmıyorum.

vermeyeceğim.

Ben veririm tabi ki. Çünkü hoşuma gidiyor gece öyle sokakta çalarak gezmeleri. Çocukluğumdan beri o ses beni heyecanlandırıyor mutlu ediyor, seviyorum.
Mahalleye yakın boş bi alanda çadırda yaşıyor bizimkiler, mevsimlik işçi gibi ramazan bitene kadar ordalar.
Geldiklerinde 10₺ veririm. Hatta kapıda da biraz çalarlar özel olarak.

Çevremde hiç konusu dönmedi. Davulcunun bana bir faydası yok, gürültü kirliliği bence. Geleneksel olabilir belki ama gelenekçi değilim. Kuruş vermem.

Kimse sevmiyor davulcuyu. O da uzaktan çalıp gidiyor on saniyede.

Oruç tutmuyorum, inançlı da değilim ama davulcuları çok severim. İşe giderken zangıdı zangıdı uyandırmanın dışında, çocukken mani söylerlerdi. O manilerin kaybolmasını içim kabul etmiyor ve bu kültürün kaybolmasını istemiyorum. Benim için Karagöz-Hacivat romantikliğinde bir şey. Her sene okula gelirlerdi perde oyunu için ve çok gülerdim. Çocukken de bize sahurda bazen şeker geyiren bir amcaydı, Nubar Terziyan iyiliğindeyd mahallemizin davulcusu. Bu kültürün yok olmasına gerçekten üzülüyorum. Eskiden 5 TL falan verirdim de ama uzun zamandır gelenler davulcu falan değil; mafya gibi, şehir eşkıyası gibi insanlar. Gerçekten, Ramazan davulculuğu bayağı mafyaya bağlanmış zaten. Mani okuyan davulcu da kalmadı. Bunlar gelenek yaşaatmak isteyen insanlar değil, bunlar mahalleyi söğüşlemek isteyen insanlar. Zaten bizim mahallede araba ile banttan davul sesi yayını yapıyorlar, yürüye yürüye geçmiyorlar. Seçim arabasının hoparlöründen bağırttırıyorlar ve konşunun bebeği gece kalkıp ağlamaya başlıyor. Geçen sene apartmandaki bir amcayı da tehdit ettiler "Arabanın benzini çıkmadı, para ver" diye. O yüzden artık para vermiyorum. Kapıyı açmıyorum bir 5 küsur senedir.

Vermiyorum.
Genelde teravih namazı saatinde geziyorlar burada. Dayı oruc tutanlar namazda diyorum ben.

Bizim davulcu allah rızası için yapıyor sanırım bu işi. geçen gün camdan bakayım dedim rüzgar gibi geçti motorsikletle, takip ettim ertesi gün yine aynı şekilde. harcı bokunu kurtarmaz alacağı harçlıkla. gelse muthiş buluşunun ödülü olarak 5-10 tl veririm.

Eşli sporlara git amaç sadece vakit geçirmekse. Tenis olur, badminton olur.

youtube'da ki before after videoları.
bir de hocalar var onları izle işe yarayabilir. alıştıktan sonra bırakamıyorsun sanırım bir arkadaşım zaman geçsin diye başlamıştı şu an 9.senesi.

Yazıyı okurken bile enerjim emildi, bu modla 3 değil 3 ay daha ertelersiniz :)

1. Tek başına koşu, yürüyüş ,gaz bir müzik ile çok keyifli bir şey.Bence bir deneyin.
2-Bir hafta zorlayın, sonra zaten isteğiniz artar. Başlamadığınız sürece bu şekilde devam edersiniz.
3-youtube, internet bol bol okuyup araştırın .hem motivasyon olur hem daha çok bilgi sahibi olursunuz.

biraz sonra spor motivasyonla olmaz, disiplinle olur diyenler gelir.Onlara da +1

Antalya için Alanya çıkışı ve Kaş'a kadar öyle bir yer yok sanırım.

Çıralı olabilir.

Okuldan okula ve tecrübeye göre inanılmaz değişir. Abartmıyorum 8-9 bin alanda var 2 bin alanda var. Yabancı kökenli okullar çok verir mesela İstanbulda. Ona göre de iş yükü ve dil bilgisi isterler.

O zaman şöyle bir bilgi vereyim, emekli ilkokul öğretmeni. Okul ise ilk görüşmede şak diye gel başla demişler. Kendisi 2400 lira alıyormuş ve mesela şu anda nisan maaşını almamış. Çok da başarılı bir öğretmen.

hangi özel okul istanbul un bilinen eski frankofon okulunda öğretmen olan arkadaşım 8bin alıyor.

Tecrübeye göre biraz az geldi bana. En az 3000-3500 vermeleri lazım. Okul önemli işte bir de.

Ankara'da bir okul. Galiba az o maaş. 2400 lira maaş nasıl sizce?

Yeni başlayacaksa özel sektöre göre fena değil sanki.
Bir arkadaşım hafta içi 4.5 gün , cumartesi sabah 10-12 etkinlik.
2250 tl ilk senesi.

Etkinlik yok, 25 yıl MEB öğretmenliğinden sonra 2 yıllık özel okul tecrübesi var. Hafta içi her gün.

Okul da çok bilinen bir okul değil anladığım kadarıyla. O zaman normal sayılabilir mi diyelim?

Iki tane arkadasim eylulde baslayacaklar ozel okulda ogretmen olarak. Ikisi de haziran'da mezun olacaklar, tecrube yok yani. Iki si de farkli okullar olmasina ragmen 3 bin ile basliyorlar.

Arayışın nedir bilmiyorum ama seat ibiza 1.0 ecotsi var bende 4000km oldu memnunum şu an.

vw golf başka araba bakma.

2. El giulietta nasıl olur sizce

doktora görünmeden herhangi bir ilaç/damla vb kullanmamamiz daha iyi.

göz çok hassas kesinlikle doktor.

göz çok ama çok önemli.
mutlaka doktora gidin. alerji kaynaklı ise alerji damlası verebilir.
göze verilen antibiyotik damlalar belli bir sürenin üstünde kullanılmaz. bunun dozunu ve süresini doktor belirler.
ofis siz olmadan da yürür. ama siz gözleriniz sikintiliyken yürüyemezsiniz.
geçmiş olsun.

istanbul'da öyle bi durum olamaz da erzurum'da içmek gibi bir çılgınlık yapmazdım.

İçki içme derdinde değilim de ben daha çok su içerken ters ters bakan tipler, sıcakta oruç tuttuğu için siniri tepesinde kavga edecek yer arayan, açlıktan yarı uyuyan hiçbir işi düzgün yapamayan insanlar, meydanlarda iftar çadırı kalabalıkları, açlıktan ağzı kokan tipler falan görücem diye mutsuzum.

istanbul'da özellikle son birkaç yıldır hiç fark edilmiyor ramazan. hatta mekanlarda veya moda, caddebostan gibi sahillerde de içki içme oranında da bi değişiklik görmüyorum hiç. tabii biz merkezdeki, doğru dürüst yerlerde yaşıyoruz. mutlaka sıkıntılı semtlerde sorunlar oluyordur.

yine de farklı şehirler için dedikleriniz doğru, o anlamda "bakalım gene hangi şehirde ne olaylar olacak" diye düşündüğüm oldu geçenlerde.

Bazı şehirlerde su bile tehlikeli. Geçen sene ya da iki sene önce Erzurumda bir kadın avm önünde sigara içerken bir ton tantana çıkarmışlardı.

Eğer istifa etmeseydim çalıştığım okulda bende sıkıntı çekecektim büyük ihtimalle. Cuma namazına tek ben gitmezdim erkeklerden bir gavur olmadığım kaldı öyle diyeyim.

Keşke Türkiye de olsam diyorum. Özledim. Ayrıca bu ramazan dayak haberleri de sıkıcı ve abartılı. 20 sene İstanbul da hiçbir tepkiye denk gelmedim ben. Anadolu da da farklı olduğunu sanmıyorum

valla ben ramazanda ege bölgesine tatile gidiyorum her şey çogzel orda.

Ramazan ayından nefret ediyorum. İnançlı iken oruç tutmak zorunda kaldığım ve akşama kadar aç susuz dolaştığım için hiç sevmezdim. Şimdi ise ailemin yanında oruç tutuyor gibi yapmak hiç hoş olmuyor. Arefe günü eve gideceğim için sadece bir gün rol yapacağım.

Ankara'da da belli semtler dışında sorun olmuyor. Bizim okulda da tutmayan birsürü kişi var. Yemekhanede bayağı kişi oluyor. Geçen sene ramazanda okulda içmiştik yine bir şey diyen olmadı.

bende tiksinti yaratıyor.

Ramazanda her sene tatile giderdim mis gibi ucuz olurdu ama şimdi Mayısta başlıyor.Kötü oldu bu

karşılıklı saygıyla halledilebilecek şeyler. ben sorun olarak görmüyorum. ben oruç tutmasaydım insanların önünde su içmezdim. çekilir bir kenara içerdim.

Türk filmlerindeki gibi benim karşıma geçip nihooo hooo haaaa diye sabahtan akşama tependen aşağı su döksen etkilenmem
Ve hatta zayıf bünyeli de bir insanımdır
Anlatmak istediğim oruç böyle bir şey kimsenin yediği içtiği kimseyi ilgilendirmiyor neden böyle bir algı oluşturulmaya çalışılıyor bir kaç kendini bilmez yüzünden anlamıyorum
Ya da maksat bu vesile ile kutsal saydığımız ramazan ayına mı saydırmak

her sene "yine mi ramazan geldi ya öf" diyorum.

bazı çomarların insanları ramazan üzerinden taciz/tehdit etmesine ve saldırmasına uyuz oluyorum.

bunun dışında ramazanla veya oruç tutanlarla bir problemim yok.

Hic cekinmiyorum. Ramazan benim icin problem degip. Oruc tutmuyorum, tutana da karismiyorum.

"karşılıklı saygıyla halledilebilecek şeyler. ben sorun olarak görmüyorum. ben oruç tutmasaydım insanların önünde su içmezdim. çekilir bir kenara içerdim."

işte böyle düşünen insanlara uyuz oluyorum. adam sanıyor ki benim karşısında lıkır lıkır buz gibi suyumu içmem ona saygısızlık, sen ne diyorsun su şişesini götüme sokarım istersem. işin kötü yani bu adam açık açık laf da etmez anca ters ters bakar rahat rahat kavga da edemezsin.

proletarier aller götüne soktuğu su şişesi ve küfürlü ağzıyla tahammülsüz bir topluma nasıl dönüştüğümüze ayna tutuyor. tesekkür ediyoruz kendisine.

Çocukken severdim Ramazan'ı. Annem dışında oruç tutan olmazdı; ama iftar sofrasında bir araya gelmenin tadı başkaydı. İftara misafirler gelirdi. Biz misafirliğe gelirdik.
Şimdiyse davulcunun gecenin köründe uyandıracağı gerçeği dışında olumlu veya olumsuz bir şey çağrıştırmıyor. Yalnız yaşamanın etkisi sanırım.

Su içene bile saldırırlar + "of yine mi" diyenlere +1

2 yıldır içsel bıkkınlık, hayat gailesi yorgunlugu, insanlardan tiksinti duyma gibi nedenlerle tutamıyorum, tutasım gelmiyor. Kimseye karısmıyorum, yorum yapmiyorum ama gelip karışan, "ehe ehe cehenneme gidicen ama, niye tutmuyon yoksa aklın mı yok mesul değil misin ehe ehe ehe" diyen yavşaklardan iyice tiksindim.
Su bile içemeyeceğim ortalarda, ki insanların yüzüne carpma durumum da yok ama hemen laf edip sindiriyorlar.

Bu dönemde ergen ateizminin zirve yapması bazen yavan oluyor, evet.

Valla ben yer icerken kimseden gizlenmeye calismiyorum. Kalkip da mudahale eden ya da laf soyleyen olmadi.
Guneydogu ve anadolu illerinde de yaptim bunu.

ramazanla da oruc tutanla da bir derdim yok ama duzenin bozulmasi biraz geriyor beni. hemen rutinimize donelim istiyorum. bu yilbasi coskusu icin de gecerli, sevgililer gunu icin de.

insanlarin aclik kaynakli mala baglama hali geriyor beni. trafikte extra tehlike yaratiyorlar. saga sola bakmadan yola atliyorlar. asiri bir sinir oluyor. dokunsan kavga edecek. iftara yetismek icin seni arabasiyla cigneyebilir. oyle bi tahammulsuzluk. bir de -mis gibi yapanlarin sahteligini farkedince kotu oluyor. yani serefsizin teki olup da ramazanda bir ermis olmus havalarina giren tipler.

iftar saati yollarin boslugu guzel ama.

metro ile havalimanindan otogara ardindan minibüslerle kemer Merkez'e gidilebilir.

tramvay ya da havalimanı otobüs var 600 numara. ona binin. otobüs 2 bilet ücretiydi sanırım 5 tl olması lazım.

otogar'dan kemere araç var.

havaş ile son durak migrosa kadar gel. ardından üst geçitten karşıya geçip kemer tur otobüslerine bin.

Tüm tv lerde vardır herhalde ya, eski tip anten girişi

hepsinde olmayabiliyor. beko arçelik falan vardı onlarda.

her televizyonda vardır, olmalı.

günümüzde hala yayın yapan kablo tv'nin analog yayınını buradan alacaksınız. kablo tv'nin dijital yayını olan teledünya'yı box olmadan, tv'ye conax modül takarak izleyecekseniz yayını yine oraya takacaksınız.

sat girişi sadece daihli uydu alıcısı olan tv'lerde uydu anteni kullanmak için.

"anten girişi var mı" diye sormanız yeterli.

Temmuzda analog yayın kalkıyor. Dijital için kibritsuyunun dediği gibi olacak

karasal anten diye geçiyor olması lazım

Temmuzda kablo TV'nin analog olanı kalkıyor. Karasal dijital ne zaman gelir bilmem :)

Haftada 1 kg kabul edilebilir sınır.
Yapılır bence ama 9 kg yağdan zorlayabilir.

80kg insan kişisi olarak bahsettiğin sürede 6 kg verdim. Üstelik öyle çok dikkat etmedim sadece bazı şeyleri değiştirdim. Kaldı ki benim aslında fazlam yoktu göbek bölgesi erisin istedim sonra önünü alamadım verdim de verdim :D

kilo fazlaysa ilk diyet sürecinde daha fazla veriliyor, kilona bağlı biraz da. verilir verilmesine ama çok dikkatli olunmalı ve hem doktor hem de fitness koçu eşliğinde verilmeli bence. yoksa hem sağlıksız olur hem de çatlakların, sarkmaların önüne geçilemez.

başlangıç durumuna göre değişir ama uygun diyetle (bu işin büyük kısmı diyetle alakalı) 8 hafta için d 6-8 kilo arası verilir..Haftada 1 veriliyor o yüzden 8 tamam ama 10 biraz fazla gibi.

vücut ağırlığına oranlayınca çok yüksek çıkıyor olabilir 10 kilogram. metabolizma hızı yüksek biriysen/yükseltirsen (günde 3 bin kalori gibi mesela) 8 haftada 10 kg verilebilir gibi. ama halihazırda o kadar hızlı çalışmayan bi vücudu 3 bin kaloriye (ortalama kadın 1800-1900 kalori) çıkarmak çok zor.

8 haftada 10 kiloyu su, kas ve yağı beraber kaybederek verilebilir. ama orantıladığın zaman 9 kiloyu yağ olarak kaybetmek imkansız.

şöyle düşünülebilir:
vücut ağırlığı 80 kg olsun bu kadının. yağ oranı da %30 olsun (kadınlarda obezite sınırı %32) bu durumda toplam 24 kilo yağın 9'unu (%10 yapıyor yaklaşık) vermesi gerekiyor 2 ayda. bu çok çok çok zor bir durum, sağlıklı bir şekilde verilmesini ben imkansız görüyorum açıkçası.

angelus belki olur/olmaz konusunda yardımcı olabilir, görür umarım duyuruyu.

10 kilonun 9 kilosu yağdan olması imkansız. beklemediğiniz kadar kas kaybı olacaktır.

@yazarken

Arama yapmadığımı nerden biliyorsunuz? Siz de bu sitenin amacını unutmazsanız çok iyi olcak. Soruyu sormakta amacım daha önce bu durumu yaşayanlar varsa bilgi ve ek tavsiyeler almak. Bu sitenin olayı bu çünkü. Sözlükte başlık açmıyoruz, soru soruyoruz.

Bir kadın 8 haftada 10 kilo veremez. Bununla birlikte, 10 kilonun 9 kilosunu yağdan hiçbir canlı veremez. Ben ayrıca şunu da eklemek isterim: 20 kilo fazlası olan biri belli ki düzgün beslenme adına en ufak bir bilgisi olmayan, makro hesabı nedir ne değildir bilmeyen, neleri yiyip neleri yememesi konusunda donanımlı olmayan birisidir. Bu insanların böyle x haftada y kilo vereyim gibi hayallere kapılmasını ben çok doğru bulmuyorum, zira bunun sonu mutlak başarısızlık olacağı için o 20 kilo fazla 40 kiloya çıkar kısa bir süre içinde. Bunları da unutmamak lazım.

1 kız kardeşim var güvenirim.

Güven ama dikkat et.

miras umrumda bile olmaz, sevdiklerim daha değerli.

tr'nin yarısı birbiriyle küs miras yüzünden.

1 abim var. bizde büyüklere saygı her şeyden önce gelir. annem ne derse o olur, o bir şey demezse abim ne derse o olur. 3 kardeş olsak da büyüğün sözü geçer. büyük olan saçmalık yaparsa diğer aile büyükleri dahil olur müdahale eder zaten.

baba tarafımın en sevdiğim özelliğidir bu. saygıda kusur yok nedense. hani çoğunu sevmem, belki onlar da beni sevmez ama saygıda hiç kusur etmedik bu güne kadar.

sonsuz güvenirim kardeşime. birbirine düşen çok, bu da bir gerçek.

3 kardeşiz. Her şey dağıtıldı. Dağıtılmasaydı da sonsuz güvenirim ikisine de .

önceki hafta dedem vefat etti. en büyük korkum babamın iki kızkardeşinin birbirlerini ve babamı üzeceği idi, hiç öyle olmadı çok şükür. sadece kağıt üzerinde paylaşıldı bişeyler, atma satma olayına falan girmediler. başa gelmeden bilinemiyor yani.

ben kardeşlerime güvenirim, birbirimizi üzeceğimizi sanmıyorum para için. en azından kendime güveniyorum, çünkü şöyle düşünüyorum; malı mülkü babam çalışıp edinmiş, olmayabilirdi de, benim emeğim yok üzerinde. daha çok isteyen ya da ihtiyacı olan kardeşim ise onun olsun. öncesinde benim değildi, sonrasında benim olamaması sorun değil.

Kardeşim yok, fakat güvenirdim gibime geliyor. Çünkü annem, babam ve ben birbirimize çok bağlıyız. Bir kardeşim olsaydı onunla da öyle bağlı olurduk zannımca.

babamin mal mulku degil de borcu var, oldugunde miras reddi yapmak zorundayiz ailecek :d

ablamin durumu benden iyi oldugu icin guvenirdim ona, oturur anlasirdik kim ne alacak diye. ama aile gayet sorgulanabilir bi kavram bence, oyle gozum kapali guvenmem yapi sirf ailemden diye. ablam da normalde de sirttan vuracak biri olmadigi icin guvenirim.